TARIMSAL KALKINMA KOOPERATİFLERİ GENEL BAŞKANI MEHMET
ÖZKURNAZ; “TÜRKİYE TARIMININ ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL,
MİRAS YOLUYLA BÖLÜNEN ARAZİLER”
"2 MİLYON 600 BİN HEKTAR ARAZİ ATIL DURUMDA DURUYOR”
CÜNEYT AKAY
ÇANAKKALE (İHA) – Tarım-Koop Genel Başkanı Mehmet
Özkurnaz, Türkiye’nin tarımsal alanda AB ülkeleri
arasında ilk sırada, dünya genelinde ise 6’ncı sırada
yer aldığını söyledi. Tarımın önündeki en büyük engelin,
miras yoluyla bölünerek küçülen arazilerin tarıma
elverişliliğini yitirmesi olduğunu söyleyen Özkurnaz,
“22 milyon hektar tarıma elverişli arazisi olan
ülkemizin 2 milyon 600 bin hektar arazisi tarla sınırı
olarak kalmaktadır. 2 milyon 600 bin hektar arazi atıl
şekilde duruyor. Bu araziden 530 milyon ton buğday elde
edebiliriz” dedi.
Türkiye’nin 2004 yılından itibaren Tarımsal anlamda
büyük ilerleme kaydettiğini söyleyen Tarımsal Kalkınma
Kooperatifleri Birliği Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz,
bunun da kooperatifçilikle mümkün olduğunu söyledi.
Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri olarak, örgütlenme
çalışmalarını sürdürdüklerini söyleyen Özkurnaz,
“Tarımsal kalkınma kooperatiflerimiz 1972 yılında
kurulmuş, Çanakkale ve köyleri tarımsal kalkınma
kooperatifi Çanakkale Birliği adı altında. 1980 yılına
kadar çalışmalarını yapmışlar, 80 yılından sonra, 12
Eylül darbesi nedeniyle pasif durumda kalmış. Ben de
1996 yılı Ağustos ayında Çanakkale ve Çevre Köyleri
Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Birliği Başkanı olarak
seçildim. O günden bu yana başkanlığını yapıyorum. 1998
yılında Ankara’da Köy-koop Genel Başkanlığına seçildim.
Türkiye’deki tüm Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri
Birliğinin bağlı olduğu bir bölge idi. Daha sonraki
yıllarda da Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Genel
Merkezini oluşturduk ve Genel Başkanlığını halen
sürdürmekteyim” dedi.
Çanakkale bölgesinde, 4 ana başlıklı bir tarım faaliyeti
yürüttüklerini söyleyen Özkurnaz, “Öncelikle orman
işleri, orman kesim işleri, orman köylüsünün sorunları
ve geçimlerini ormandan sağlayan köylülerimizin alt
yapılarını oluşturmak adına bir çok yatırımlarımız
olmuştur. İkinci olarak süt hayvancılığı. Çanakkale
bölgesinde 1996 yılı sonunda süt ihaleleri, süt
toplantıları ve kooperatiflerimizi bir araya getirerek
süt satışlarını açık artırma ile gerçekleştirmiş olduk.
2011 yılında ulusal süt konseyi kuruldu ve şu anda
sütlerin fiyatları Ankara’da ulusal süt konseyi
tarafından belirlenmektedir. Yine meyvecilikte Çanakkale
bölgemizin Bayramiç ve Lapseki bölgesinde, 190 bin ton
elma üretimi olan bir bölgemizdir, Kazdağları
eteklerinde, burada kooperatiflerimizin soğuk hava
depolarını kurarak 40 bin ton elma depolama tesisini de
oluşturmuş olduk. Zeytinyağı fabrikalarını burada 7 tane
kooperatifimiz kurmuş oldu. Bizim çalışmalarımız hem
ekonomik anlamda çiftçimizin gelir düzeyini artırmak,
hem de sosyal anlamda çiftçimizin daha bilinçli bir
tarım yapması. Özellikle süt hayvancılığında da kaliteli
süt ürünlerini bölgemizde satıyoruz. Günlük satışımız
700 ton civarındadır. Bizim Çanakkale bölgemiz, süt
fiyatlarının en pahalı olduğu bölgedir Türkiye’de. Biz
burada ürettiğimiz süt ürünleri tamamen hijyenik,
kaliteli, yağ oranları ve kuru maddeleri yüksek olan
sütlerdir. Bizim bölgelerimize sattığımız ürünler, bu
nedenle en pahalı ürünlerdir. Kaliteli ve insan
sağlığına büyük faydasının olduğunu bildiğimiz için
kaliteye çok önem veriyoruz” diye konuştu.
1996 yılında 63 olan kooperatif sayısının bugün 386
köyde faaliyetlerini sürdürdüğünü de hatırlatan Özkurnaz,
“Bu kooperatiflerimizin yanı sıra, 565 köyü olan
ilimizin 470 köyünde de kooperatifçilik faaliyetlerimizi
sürdürüyoruz. Kooperatifçiliğin gerçek anlamda
Türkiye’de örnek teşkil ettiğini düşünüyoruz. Kooperatif
birliğimizin her ilçede şubeleri var. Her ilçe şubemizin
ve merkezdeki kuruluş binamız da kendi tapulu
malımızdır. Birliğimizin özellikle ikinci bir satış
pazarlama ağı oluşturmak için çalışmalarımız zaten
sürüyor. Ayrıca sütlerde bir adım daha ileriye giderek 3
tane büyük ilçemizde süt toplama merkezleri yapımına
başlandı. Biga ilçemiz sütte çok iddialı. Burada da 6500
metrekare arsa üzerine 400 metrekare kapalı bina yaparak
tüm dağlık bölgelerdeki sütleri kendi araçlarımızla Biga
merkeze getirerek burada toplu süt satışını
gerçekleştireceğiz. Bunun da ilk adımını attık. 1 ay
sonra bu hayata geçecek. Kooperatifçilik bizim
anlayışımıza göre, ahilikten gelen, yardımlaşma,
dayanışma iyi niyetlerle kurulmuş. Ancak
kooperatifçiliğin Türkiye’de tam anlamıyla karşılığının
olduğunu da düşünemeyiz. Çünkü 32 bin 400 köyü olan
ülkemizin sadece 13 bin köyünde kooperatifçilik
mevcuttur. Demek ki 3’de 2’si daha kooperatifleşmiş
değil. Bunun için çalışmalarımız genel merkez düzeyinde
de yoğun şekilde devam etmektedir. 28 ilde il
birliklerimiz oluşmuş ve buna bağlı kooperatiflerimiz
vardır. Bu sayılara baktığımızda, 1700 tane kooperatif
mevcuttur. Köylerdeki Kooperatiflerimiz, şehirlerdeki
merkezlerle entegre çalışıyor. Biz de genel merkez
olarak bunları takip ediyoruz” dedi.
2004 yılından sonra Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının, çiftçiye büyük katkılar sağladığını da
söyleyen Özkurnaz, “36 değişik ürün bazında, kilo başına
ciddi anlamda desteklemeler ödenmektedir. Gübre ve mazot
desteği ödenmektedir. Ayrıca süt hayvancılığında sütün
litresine göre yılda 4 sefer, 3’er aylık periyotlar
halinde yapılan icmaller sonucunda, süt üretimi yapan
üreticimize destekler ödenmektedir. Buzağı doğduğunda
buzağı desteklemesi ödenmekte, anaç hayvana da yıllık
destekleme ödenmektedir. Yani üreticimiz bilinçli bir
tarım yaparsa ve arazileri 100 dönümün üzerinde olursa
gelir düzeyleri oldukça güzel olmaktadır” dedi.
Türkiye’de 2-3 milyon arası çiftçi belgesi olan gerçek
çiftçi olduğunu hatırlatan Özkurnaz, “Toprak bütünlüğüne
baktığımızda, 35 milyon parsel bulunmaktadır. Araziler
miras yoluyla çok aşırı bölünüyor, küçülüyor. 22 milyon
hektar tarıma elverişli arazisi olan ülkemizin 2 milyon
600 bin hektar arazisi tarla sınırı olarak kalmaktadır.
Bu bizim için milli kayıptır, milli servetin kaybı söz
konusudur. Bu sınırların kalktığını arazilerin
bütünleştiğini varsayarsak, 2 milyon 600 bin hektar
arazi atıl şekilde duruyor. Bu araziden 530 milyon ton
buğday elde edebiliriz. Bunun ülkemiz için büyük bir
kayıp olduğunu değerlendiriyoruz. Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının son çıkan yasalarında arazi
bütünleştirmesi konusunda başarılı olduğunu biliyoruz.
Biz, arazi bütünleşmesini de gönülden destekliyoruz.
Ülke tarımına önem vermezsek, kendi kendine yeten ülke
sıfatından çıkmış olur. Şu anda Tarımda, dünyada 6.
Sırada, AB ülkeleri arasında 1’nci sıradaysak, bu
iddiamızı geliştirerek sürdürmeliyiz. Bölünmüş tarım
arazilerinde, gelişmiş tarım teknolojilerinin
kullanılamadığını görüyoruz. Arazilerin bütünleşmesi
durumunda, gelişmiş tarımsal ekipmanlar bu
arazilerimizde kullanılır, girdi maliyetlerini en
asgariye düşürme şansımız olur diye düşünüyorum” diye
konuştu.
Türkiye’nin tarımsal anlamda daha da ileriye gitmesinin
arazi bütünlüğüne bağplı olduğunu anımsatan Özkurnaz,
şunları söyledi; “Şu anda ürün desteklemesi, hayvan
desteklemesi, süt desteklemesi yapılıyor. Her türlü
ürünün ekilebildiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı yüzde 50 hibe olarak, AB’nin
iPard projesinde yüzde 75’e kadar varan hibe destekleri
sürüyor. Bu da alet ekipmandan ahır sistemlerinin
tamiratına kadar olan bölümlerde kullanılabiliyor.
Gelecekte tarıma sahip çıkabilmeli, tarımı daha ileriye
götürebilmeliyiz. Nüfusumuz hızla çoğalıyor. Biz, bir
çok ülkeye tarımsal ürün ihracatı yapabiliyoruz. 65
milyar dolarlık tarımsal ürün ihracatı az bir rakam
değildir. Tarım teknolojilerinin gelişmesi, bu
teknolojileri geniş arazilerde kullanabilmemiz halinde,
6’ncı olduğumuz dünya sıralamasında, birinci olamasak
bile 2’nci olabiliriz. Bunun için yoğun bir çalışma
yapılıyor. Yılda 10 milyar TL çiftçimize destekleme ve
hibe adı altında ödeniyor. Tarım önündeki en büyük
engel, arazilerin çok dağılmış olması.”.
|